Bir Ablukanın İçinde: Cizre’deki Ambulansın Hikayesi
Ben bir ambulansım. Hayatım, sirenlerimin çığlığıyla başlar. Şehrin sokaklarına dalarım, yaraları sarar, insanları hayata geri döndürürüm. Ama o gün Cizre’de, hayat kurtarmak için çıktığım yolculuk, bambaşka bir yola dönüştü. Şehrin sokakları ağır silahlar altında, yıkık bodrumlarda insanlar yaralı ve çaresizdi. Çığlıklar, yardım çağrıları yankılanıyordu. Her siren sesimde, bir umut ışığı doğuyordu belki de. Görevim netti: onları bulmak ve güvenli bir yere ulaştırmak.
Yola çıktığımda, sağlık emekçisi yoldaşlarım ile birlikte bu defa başarabileceğimize inanıyorduk. Her seferinde durdurulmuştuk; engeller, barikatlar, anlamsız bahaneler… sağlık emekçilerine tehditler, davalar… “Belgelerin eksik,” dediler bana da. Oysa eksik olan vicdanlardı. Ama pes etmiyorduk, orada sağlık emekçilerinin görev başındayken canı pahasına yaralıların çığlıklarına ulaşmaya çalıştığı can verdiği haberleri geliyordu… Bu kez yaklaşıyorduk. Yıkılmış binaların arasında ilerledikçe sesler daha belirgin hale geldi. 100 metre… İşte bu defa onlara ulaşacaktık. Bodrumda yaralıların olduğu yeri bulmuştuk. İçişleri bakanlığı güvence vermişti ve an be an orada bulunan bir heyet ile yaralıları kurtarmamızı takip ediyorlardı. Sirenlerim yankılandıkça, içeridekilerin de umutlandığını hissettim. Onlara yaklaşmıştık; belki ilk defa, gerçek bir kurtuluşun sesi yankılanıyordu kulaklarında.
Ancak tam o anda, birdenbire hava karardı. Sağlık emekçileri yaralıların yanına inemeden, gökyüzünden bombalar yağmaya başladı. O an, çığlıkların yerini patlama sesleri aldı. Sanki gök delinmiş, ölüm yağmuru başlamıştı. Ben durdum, yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Sirenlerim sessizleşti, lastiklerim dondu. O bombalar yağarken, hala sayısı netleşmeyen 200’e yakın kişi o bodrumlarda hayata veda etti. Bir kez daha kurtuluşun sesi değil, ölümün gürültüsü yankılandı Cizre’nin yıkık sokaklarında.
Çaresizdim. Benim görevim insanları hayatta tutmaktı. Ama o an, yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Sirenlerim sustu, motorum çalışmadı. O yaralılar benim sesimi duyup umutlandığında, ölüme daha yaklaştıklarını bilmiyorlardı. Bu çaresizliği sağlık emekçileri ile beraber derinden hissettik. İçimizde yankılanan patlamalar, Cizre’nin duvarlarında yankılanan çığlıklarla birleşti.
Bir ambulans olarak belki de ilk defa, görevimi yerine getirememenin, hayatları kurtaramamanın ağırlığını hissettim. O bodrumlarda yüzlerce insan öldü, sadece bedenleri değil, umutları da karardı. Ben bir ambulansım; ama o gün, ne sirenlerim ne de çabam insanları kurtarmaya yetti.