Gewer/Yüksekova
2015 Temmuz ayında itibaren Yüksekova’da ağır bir atmosfer ve abluka süreci başladı. Temmuz ayından itibaren kentte kısa aralıklar ile devam eden 4 sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
13 Mart 2016’da ise ilan edilen sokağa çıkma yasağı gece ve gündüz kesintisiz bir şekilde 79 gün devam etti. 13 Mart’ta Hakkari Valiliği tarafından yapılan şu duyuru ile sokağa çıkma yasağı ilan ediliyordu:
“5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi gereğince Yüksekova ilçe merkezinin tamamında 13 Mart 2016 günü saat 22.00’dan, Yüksekova İlçesine bağlı Vezirli Köyü ve Çimenli mezrasında da 30 Mart 2016 günü saat 20:00’dan geçerli olmak üzere ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş olup ilçe merkezi ile Yüksekova ilçesine bağlı Vezirli Köyü ve Çimenli Mezrası’nda giriş ve çıkışlar da yasaklanmıştır.“
20 Nisan 2016’da operasyonların bittiği yönünde açıklamaya rağmen sokağa çıkma yasağı 30 Mayıs 2016’ya kadar devam etti.
Cizre’de yaşanan katliamın bir benzerinin Yüksekova’da da yaşatılacağı söylentisi ve endişesi nedeniyle 13 Mart 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı öncesi kent merkezinde yoğun bir göç yaşandı. Bu süre boyunca ilçe dışında hiç kimsenin kente girişine izin verilmedi. Ancak yasak kısmi zamanlı olarak sabah 06.00 ile 20.00 saatleri arasında kaldırıldıktan sonra ilçe merkezine girişler olabildi. 79 gün boyunca kent merkezinde çoğunluğu çatışmaların yoğun bir şekilde yaşandığı Cumhuriyet, Güngör, Orman ve Dizel Mahallelerinde olmak üzere 6 bin 770 yapı yakıldı, yıkıldı.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Van Şubesi’nin hazırladığı Yüksekova raporunda, Van depreminde bu kadar binanın yıkılmadığına dikkat çekti. Tankla, topla, hava saldırılarıyla yürütülen savaşın kenti yerle bir ettiğinin belirtildiği raporda hasar tespit çalışması ile ilgili şu bilgiler verildi: Yüksekova’da az hasarlı konut sayısının 3193, orta hasarlı konut sayısının 647, ağır hasarlı konut sayısının 787, yıkılmış konut sayısının 867, yanmış konut sayısının da 1336 olduğu tespit edildi.Şehrin üçte biri yıkıldı. 23.640 kişi evsiz kaldı. Tank, top ve hava saldırıları ile kentte büyük bir tahribat yaratılmasına rağmen en büyük yıkım 20 Nisan 2016’da operasyonlar bittiği yönünde yapılan açıklamadan sonra yaşandı.
Tanık 1:
Yasak, ilçe merkezinin yanı sıra merkeze bağlı 2 köyde de uygulandı. Operasyon bittikten sonra kolluk kuvvetleri evleri yakma, yıkma ve yağmalamaya girişmişler. Esenyurt ve İpekyolu Mahalleleri’nde abluka sürecinde elektrik ve su yoktu. 8 mahalleye halen elektrik ve su verilemiyor. Su ihtiyacı, belediye tarafından tankerlerle taşınan suyla karşılanıyor. Hendek ve barikatın olmadığı mahallelerde de ‘kolluk kuvvetleri’ yakma ve yıkmaya girişmişler.
51’i Erzurum Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilmek üzere 90 insan yaşamını yitirdi. İlk dört sokağa çıkma yasağı sürecinde de adları Ersin Aydın (37), Naim Nuyan (29), M. Reşit Arıcı (17), Fettah Es (37) ve Yakup Babat (24) olan 5 sivil yaşamını yitirmişti.
Tanık 2:
Ben buradan kesinlikle çıkmak istemiyorum. Benim oğlumun mezarı var burada, günde üç kez ziyaret ediyorum. Ben bu toprağın ve külün içinde yaşamaya razıyım.
Tanık 3:
(28 gün boyunca Dizel Mahallesi’ndeki evinden çıkmadı.) 18 gün boyunca güvenlik güçleri Efeler, Kamışlı ve Miçiç Karakollarından sadece top ve tanklarla Orman, Kışla ve Dizel Mahallelerini uzaktan bombalıyorlardı. 18 gün sonra caddelere tankları sürüp evleri bombalamaya ve yakmaya başladılar. Değirmen’in yanından buraya kadar sağlı sollu bütün evleri yıkıyorlardı. Caminin minaresine bile toplar değdi. Dayanamadım, dışarıya çıktım, ‘siz Allaha karşıda mı savaş açtınız’ dedim. Bu caddenin tümünü kontrol eden komutana dedim ki, ‘gelin ben önünüze düşeyim, eğer bu cadde boyunca tek bir mermi bile size sıkılırsa önce beni öldürün. Evleri yakıp yıkmayın’ dedim! ‘Burada sadece benim ailemden yüzden fazla insan yaşıyor; insanların evlerini yıkmayın’ dedim. Kabul etmediler.
Tanık 4:
Devlet o dönem boş durmadı ve parça parça yığınak yapıyordu. Biz bir gün bir baktık, ilçe komple asker ve polisle dolmuş. O kadar çok asker ve polis gelmişti ki, abluka boyunca neredeyse bütün evler ve okullar asker ve polis tarafından işgal edildi.
Tanık 5 (muhabir):
Kışla Mahallesinde 8-9 kişilik sivil bir grubun olduğu tünel teslim ol çağrısı yapılmadan bombalandı ve orada bulunan herkes yaşamını yitirdi. Burada Arapça konuşan sakallı bir sürü güvenlik görevlisi vardı. Burada ne valinin, ne kaymakamın ne emniyet müdürünün bir rolü ve yetkisi yoktu. JÖH ve PÖH bir yerlerden emir alıyordu ve bunu uygulamaya koyuyordu. Devlet güçleri bir cenaze defnedilirken sadece aileden üç kişinin katılmasına izin veriyordu. Biz 11 ya da 12. günde Şemdinli yolu üzerinde, yerde bir cenaze görüntüledik. Görüntüde bir kedi cenazenin bir kısmını yiyordu. Bu görüntü sosyal medyaya girdikten sonra yol ortasındaki 8-9 cenaze kaldırıldı ve valilik açıklama yapmak zorunda kaldı.
Tanık 6:
Dolka Ezo denilen şu bölgede bir baba ve kızı kalmıştı. O bölgenin defalarca bombalandığını kendi gözlerimle gördüm. İkisini de öldürmüşler. O insanların ölümü basına bile düşmedi… 7 gün boyunca sadece o evin bulunduğu bölgeyi bombaladılar.
Tanık 7:
Devlet burada insanlarla savaşmamış, evlerle savaşmış. Benim evim yasaklı mahalleye o kadar uzak, hendek yok, barikat yok, sen neden benim evimi yaktın, yıktın? Orada benim değerlerim vardı, evi de geçtim. Çocuklarımın fotoğrafları vardı, CD’leri vardı. Ne yaparsa onları bana geri veremez ki… Gerçekten buna gerek yoktu. Devletin Yüksekova ile ilgili bir hayalleri vardı, bir intikam gibi bir şeydi. İntikam aldılar. Herkesin geçmişini yakıp, yıkmışlar. Benim eşimle düğün CD’lerim vardı, şu an öyle bir şey yok artık. Eşimi 2008 Newrozu’nda katlettiler. Her şeyimi yakıp, yıktılar.
Yasaktan önce de bu evde oturuyorduk bozdular biz yeniden yaptık. 80 yaşındayım ben. Ben evimden çıktım yasakta gittim baktım evimde kıyamet kopmuştu. Yasak kalktı ilk başta biz geldik polisin bize yapmadığı kalmadı. Yasak ilan edilir edilmez biz çıktık. Ben çıkmayacam dedim. Polis seni öldüreceğiz dedi, YPS’de çıkın öleceksiniz dedi. Yemek yoktu zaten. Bir şey yapmaya kalktığımızda yapana kadar burnumuzdan geliyordu. Suyumuzu kesemediler, bizim kuyu suyumuz vardı arıtmadan içiyorduk. Elektriğimiz yoktu. Yemin ederim kıyamet kopmuştu, kaç evi ahır gibi yaptılar çocukları şehit ettiler. Askeriye eve girmişti mahvetmişlerdi, insan işi değildi. Hiçbir şeyimiz kalmamıştı eşarbımıza kadar almışlardı. İç çamaşırlarını fırlatmışlardı tövbe tövbe… Kıyamet kopmuş mu deseler o kıyametti derim o kıyametti.
Psikolojimiz bozulmuştu hâlâ da psikolojimiz bozuk mahalleye git desen gidemem eskiden gidiyordum hepimizi delirttiler. Yasaktan sonra bir sürü insan kendini öldürdü. Komşumuzun gelini kendini öldürdü. Psikolojisi bozulmuştu, kaynanasına ben aşağıya iniyorum demiş, inip kendini asmış. Gencecik çocukları öldürdüler. Mahalleden çocuğun hiçbir şeyi yoktu, üç tane sıktılar öldü. Gever’de kıyamet koptu… Hala çok korkuyorum valla içimde kıyamet kopuyor. Evimiz başıma yıkıldı. O kadar insan öldü. Allah’a inancın olsun mahşer yeriydi… Benim psikolojim bozuk o kıyamet aklıma gelince vallahi çıldırıyorum. Ben Türk değillim, ailem Türk değil, tek kelime Türkçe bilmiyorum. Neden benden Türk olmamı istiyor, olamam ki nasıl olayım. Devlet özür dilesin, ama olmaz yani. Özür dilese de içim rahat etmeyecek. Ben Kürdüm o Türk yarın yine ayıracak bizi. Hayret ediyorum nasıl delirmedik. Aklıma tek gelen kıyametti.
1 Yüksekova Sağlık Raporu- 2016, Van Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Özgür Genç Sağlık Meclisi’nin de içinde bulunduğu sağlık komisyonu.