Nisêbîn/Nusaybin
Mardin iline bağlı Nusaybin ilçesinde Ekim 2015 – Mart 2016 tarihleri arasında 7 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 14 Mart 2016 tarihinde ise 8. sokağa çıkma yasağı başladı. 14 Mart’ta ilan edilen bu son yasak 134 gün aralıksız devam etti. 134 günün sonunda 26 Temmuz 2016 tarihinde, 9 mahallede (Gırnavas, İpekyolu, Barış, Devrim, 8 Mart, Selahattin Eyyubi, Yeni Turan, Yeşilkent ve Mor Yakup) saat 05.00-23.00 arası kısmen kaldırıldı.
Geri kalan 6 mahallede (Fırat, Dicle, Yenişehir, Zeynel Abidin, Abdulkadir Paşa, Kışla) ise tam zamanlı olarak uygulanmaya devam etti. ¹
1 NUSAYBİN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI ve SONRASI DURUM İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME NOTU Hazırlayan. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği, Nusaybin Belediyesi 25 Ağustos 2016, Nusaybin
Nusaybin’de ilk sokağa çıkma yasağı 1 Ekim 2015 tarihinde ilan edildi ve 6 Ekim 2015 tarihine kadar Nusaybin’in Girmeli, Kayadibi, Tepeüstü, Eskihisar mahallelerinde 6 gün sürdü. 9 Ekim’de Abdülkadirpaşa, Fırat, Yenişehir mahallelerinde 2 gün süren ikinci bir sokağa çıkma yasağı daha ilan edildi. 13 Kasım 2015 – 26 Kasım 2015 tarihinde Abdulkadirpaşa, Fırat, Dicle, Yenişehir, Yenituran, Yeşilkent, Mor Yakup, Zeynelabidin, Kışla, 8 Mart, Gırnavas, Devrim, Selahaddin Eyyubi, İpekyolu, Barış mahallelerinde 14 gün uygulanan üçüncü yasak ilan edildi.
29 Kasım 2015 – 3 Aralık 2015 tarihinde Abdülkadirpaşa, Fırat, Dicle, Yenişehir ve Yenituran mahallelerinde 4 gün devam eden dördüncü yasak uygulandı. 6 Aralık 2015- 9 Aralık 2015 tarihinde Abdülkadirpaşa, Fırat, Dicle, Yenişehir ve Yenituran mahallelerinde uygulanan beşinci sokağa çıkma yasağı 4 gün sürdü. 14 Aralık 2015 tarihinde yine aynı mahallelerde uygulanan sokağa çıkma yasağı, 18 Aralık’ta 09:00 – 16:00 saatleri arasında “geçici” olarak kaldırıldı. 21 Aralık 2015 saat 10:00 itibariyle tüm ilçe merkezini kapsayacak şekilde bir yasak daha uygulamaya koyuldu ve 24 Aralık 2015 tarihinde kaldırıldı
Nusaybin’de Aralık 2015 yılına kadar ilan edilen sokağa çıkma yasakları arasında en uzunu 14 gün sürdü. Bu yasak sürecinde ikisi kadın biri çocuk olmak üzere 18 sivil yaşamını yitirdi. 14-24 Aralık arasında kısmi olarak uygulanan yasak süresi içerisinde 4 sivil daha yaşamını yitirdi. Ayrıca bir kadın da sokağa çıkma yasağı içerisinde olmayan Gırnavas mahallesinde rejim güçlerinin rastgele ateşi sonucu yaşamını yitirdi.² Nusaybin’de en uzun süren yasak 14.03.2016 tarihinde 16 mahalleyi kapsayacak şekilde ilan edildi. Yasak ilanının ardında “ATMACA 7 MÜŞTEREK ÖZEL BİRLİK OPERASYONU” adı verilen ve JÖH, PÖH ve Köy korucularının katıldığı askeri saldırıda ilk kez uçak kullanıldığı iddiaları basına-kamuoyuna yansıdı. Havadan uçakların da bombalama ile katıldığı iddia edilen saldırılarda Nusaybin yerle bir edildi.
2 Mardin’in Nusaybin İlçesinde İlan Edilen Sokağa Çıkma Yasağı Hak İhlalleri Raporu, 8 Ocak 2016, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)
Bu bombalamadan yükselen dumanlar uzak yerlerden dahi görüldü. Kentten yükselen dumanlar kentin yaşamış olduğu yıkımı da gözler önüne serdi. 03.06.2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı askeri operasyonların bittiğini açıkladı. Ancak sokağa çıkma yasağı aralıksız 25.07.2016 tarihine kadar devam etti.
Nusaybin’de sokak kalmayınca,
6 Mart 2016’da ilan edilen yasak 74. gününde çatışmalar bitmesine rağman 134 gün sonra 25 Temmuz 2016’da bazı mahalelerde kaldırıldı. Ancak Fırat, Dicle, Yenişehir, Abdulkadirpaşa, Zeynel Abidin ve Kışla mahallelerinde ise 2 yılı aşkın bir süre daha devam etti.
‘sokağa çıkma yasağı’ kaldırıldı
Bu mahallelerde 21 Nisan 2018 tarihinde yasak tamamen kaldırıldı. Sokağa çıkma yasağı kaldırıldığında artık sokaklar kalmamıştı. Bu süre içerisinde zırhlı araçlardan açılan ateş, havan topları ve molozlar arasında kalan bombaatarların patlamasından dolayı tespit edilebilen 25 sivil yaşamını yitirdi. 11 bin 386 konut ve 2 bin iş yeri kepçelerle tamamen ortadan kaldırıldı.
Hafızalara Kazınan Fotoğraf
Nusaybin’de yakılmış yıkılmış binalara bayrak asılan ve önünde poz verilen fotoğraf karesini resmettiği için Zehra Doğan ceza aldı.
Ben sadece resmettim
Zehra Doğan: ‘Yıkık binalara neden Türk bayraklı bu resmi yaptın’ diye 2 yıl 10 ay hapis aldım. Oysa bu fotoğrafı çeken onlardı. Ben sadece resmettim.
Yıl: 1937 – Yer: Guernica;
Dünya tarihinde ilk kez, beklenmeyen bir anda,
tamamen savunmasız bir halka, bir kasabanın
pazar yerine, modern savaş uçakları ile düzenli
şekilde 3 saat boyunca hava saldırıları düzenlendi. Saldıranlar: Hitler, Musoloni, Franco’nun başta olduğu Almanya, İtalya ve İspanya devletleri. Kurbanlar: İspanyol İç Savaşı’nın zayıf tarafı sosyalist Bask Bölgesi kasabası Guernica halkı.
Picasso bu katliam için şu sözleri söylemiştir: İspanya’nın mücadelesi, insanlara, özgürlüğe yapılan saldırıya karşıdır. Ressam olarak hayatım boyunca sürekli sanatın ölümüne karşı durmaya çalıştım. Benim gericilikle ve ölümle anlaşma içinde olduğumu kim bir an için bile olsa düşünebilir? Üzerinde çalıştığım ve Guernica ismini vereceğim resimde, ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya’yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim…
Pablo Ruizy Picasso Guernica bombardımanından bir ay sonra ünlü Guernica tablosunu çizmeye başlıyor ve iki ay sonra da bitiriyor.
Katıldığı bir sergide Alman bir general Picasso’ya yaklaşır ve sorar;
– Bu tabloyu siz mi yaptınız?
– Hayır, siz yaptınız.
TMMOB Nusaybin Temsilcisi: Sokağa çıkma yasakları sürecinde yaşanan çatışmalarda özellikle su depoları, su şebekeleri, elektrik trafoları hedef alınıyor. Su ve elektrik şebekesini tamire giden işçilerin yakınına silah sıkılıyor. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı mahallelerde temiz şebeke suyu bulunamamaktadır. Yasağın 2. gününde su şebekesi patlatılmıştır. İlçe 3 gün susuz kalmış, su şebekesinin onarılmasına da can güvenliğimiz yok denilerek izin verilmemiştir. Ayrıca trafolar güvenlik güçlerince bilinçli olarak hedef alınmaktadır. Biz yaklaşık 30 mühendis olarak 25-26 Kasım tarihinde, Dicle, Fırat, Abdulkadirpaşa, Yenişehir, Yenituran Mahallelerinde hasar tespitinde bulunduk fakat o tespitimizden sonra 4-5 defa daha yasak çıktı ve dolayısıyla hasar arttı.
SES Nusaybin Temsilcisi: Sağlıkçı olarak hedef halindeyiz. Biz, yaralılara müdahale etmeye çalışırken güvenlik güçlerinin saldırılarına uğruyoruz. Hastane yönetimlerinin baskılarına maruz kalıyoruz. Uzun yasakta bir hekim, bir radyoloji teknikeri ve iki servis hemşiresi sürgün edildi. Yasaklar boyunca, hastaneler karargaha dönüştürülüyor. Polisler, silahlarıyla hastanelerdeler. Bazen yaralılara müdahale etmemize izin vermiyorlar. Bizim de can güvenliğimiz tehlikede. Yasaklar nedeniyle bölge genelinde 3 sağlıkçı arkadaşımızı kaybettik. Normal zamanlarda Acil Servisimize başvuran günlük hasta sayısı 700 – 750 iken yasaklı süreçte bu sayı 30 – 40’a düşüyor. Yasaklı süreçte poliklinikler hiç hizmet vermiyor. Eczaneler, kapalı oluyor.
• Evleri yıkılan ve yakılan sadece 6 mahalleden 45 bin kişi Nusaybin’e yakın il, ilçe ve köylere göç etti.
• Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı ve ağır saldırılara maruz kalan kentlerin çoğunun ortak özelliği, 90’lı yıllardanköy boşaltmaları sonucunda zorla yerinden edilenlerin gelip yerleştikleri yer olmasıdır.³
3 Mardin İli Nusaybin İlçesi 134 Günlük Sokağa Çıkma Yasağı, 14.03.2016-25.07.2016
Amed Göç-Der
SAVAŞ UÇAKLARIYLA BOMBALAMA MECLİS’TE
Nusaybin’in savaş uçaklarıyla bombalandığı iddiası Meclise de taşındı. Dönemin HDP Vekili Ali Atalan’ın Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis Başkanlığına sunduğu yazılı soru önergesi şöyle: “72 gündür sokağa çıkma yasağının devam ettiği Mardin’in Nusaybin ilçesinin TSK’ya ait savaş uçakları tarafından bombalandığı ayrıca Fırat Mahallesi ile Zeynel Abidin Mahallesi arasında bulunan
alanın fosfor bombalarıyla bombalandığı iddia edilmiş ve buna ilişkin haberler basında yer almıştır.
Bu bağlamda;
1. Nusaybin’in TSK’ya ait savaş uçakları ile bombalandığı doğru mudur?
2. Söz konusu bombardımana kaç savaş uçağı katılmıştır?
Bu uçakların türü ve menşei nedir?
3. Bombardımanda hangi tip mühimmat kullanılmıştır?
Kullanılan mühimmatlar hangi ülkeden alınmıştır?”
Tanık: Bir gün, gizlice eşyalarıma bakmaya gittim. Baktım kepçe eşyalarımı çıkartıp eziyor, kırıyor buzdolabımı çıkartmışlardı kırıyorlardı. Ben taş aldım kepçeye gittim, allahtan korkmuyor musun? ortada bıraktınız bizi evimizi aldınız bari eşyalarımızı verin dedim. Yine polisi aradılar polis geldi yine beni karakola götürdü, nerdeyse tutukluyordu bomboş döndük eve. Biz, 3-4 ev beraber kalıyorduk korkuyorduk bizim aşağı katımız kapalıydı herkes bize geliyordu aynı sıradaydık. Korkudan elektriği açamıyorduk zaten elektrik yoktu olsa da açamıyorduk. Birgün komşumuz yaralandı keskin nişancılar tarafından, üç çocuğu vardı. Ben bağırdım ‘Halime yaralandı’ dedim. Gidecem izin vermediler. Birbirimizin evine gitmek için duvarları deliyorduk. Allahım bugünler gitsin bir daha gelmesin diyordum. Unutamıyorum. Tuvalete gidiyorduk su yoktu… Hala hastayız
hala kendime gelemedim. Doksanlarda köy boşaltmalarda köyümüzden çıktık. Yani ben yaşamadım, eşimle ailesi yaşadı. Geldiler Nusaybin’e. Babam üzüldü ‘bi şeyleri yok’ dedi.
Hem yardım etti hem de beni onlara verdi.
Evimizi istiyoruz, toprağımızı istiyoruz dedik vermediler. Mecburen imzaladık daha yeni. İki aydır TOKİ’lere gitmek istemiyoruz sağlam da yapmamışlar. Balkonu falan düşmüş geçen gün, korkuyorum. Daha ne diyecem, çok şey var anlatacak artık aklıma gelmiyor. Uyumuyorduk korkudan gece, sabah bazen ses çıkarıyorduk bidonlara vurup ateşkes olur belki diye. Evimizden kopamıyorduk ne yapalım. Bazen camdan bakıyordum diyordum orası Avrupa burası Kobanê ağlıyordum. Eşime diyordum götür çocukları ben burda kalacam. Niye biz senden iyi miyiz bir sürü insan öldürüldü diyorlardı. On dört günlük yasaklarda özellikle çok kişiyi öldürdüler her yasak kalktığında cenazelere gidiyorduk.
Tanık: Suriye’de 2 kızımı 2 oğlumu aldılar, tek başıma kaldım kampta, delirdim, çocuklarım küçüktü. Bizi öldüreceklerini söylediler. Sınırı geçerken bütün paramı sınırdakilere verdim, kim olduklarını bilmiyorum, Türkçe konuşuyorlardı. Gittiler ve çocuklarımı getirdiler. Sonra eğer birine çocuklarımızı götürdüklerinden bahsedersen öldürürüz dediler. Çok korktuk. Suriye’de de hakkımızı yediler, çok kötü durumdaydık. Kamışlo’dan geldik. Suriye’de çocukları öldürüyorlardı, kaç tane komşumun çocuğunu öldürdüler. Çocuklarım ölmesin diye kaçtım, bir gece saat 3’te kaçtık, geldik buraya. Buraya geldiğimizde de çok perişan olduk. Yardım ettiler,
yiyecek, giyecek her türlü yardımı yaptılar Nusaybin’de. 7 yıl kaldık ve istediğiniz kadar kalın dediler bize. Sonra biraz rahatlayınca kendimize yeni bir ev tutmaya karar verdik ama yasaklarda hala o evde kalıyorduk. Ev başımıza yıkıldı. Yasakta ordaydık. Hiçbir yeri tanımıyorduk nereye gidecektik. Polis geldi çıkın dedi bize, neden çıkmıyorsunuz dedi. Nereye gidelim dedim, hiçbir yeri tanımıyoruz dedim. Burada nasıl yaşayacaksınız dedi, bu bombalarda bu şeylerde..
Çocuklarım gece korkudan uyuyamıyordu. Akşamdan sabaha kadar uyanıklardı, korkudan uyuyamıyorlardı. Elbiselerimiz hazırdı hep, elbiselerimizle uyuyorduk, her an bir şey olursa kaçarız diye. Çok çok çok zordu. Yasaklarda daha da berbattı. Suriyede de perişandık, buraya geldik yine perişan olduk. Suriye’deki hükümet bize ne yaptıysa Türk hükümeti de aynısını yaptı. Bizi çok perişan ett i,hiçbir şey vermedi. Neden geldiniz şehirlere diye sordular, ne çocuklarımızı okula aldılar ne de bize bir şey verdiler. Orda da vatandaş değiliz, kimlik vermediler, buraya geldik, kendimizi buraya attık ama burada da öyle. Buraya gelince dedik belki burada biraz daha azalır… Bir kaynım var, kulağı sağır oldu, Suriye hükümeti işkence yaptı ve bir kulağı gitti. Bir yıl hastaydı, ne yerse çıkartıyordu, nasıl ölmedi anlamadım. Çok çok çok zordu… bizim gördüklerimizi kimse görmedi…
Yasaklar bitene kadar kaldık, sonuna kadar kaldık. Uzun süre yemek yoktu, çok gıdasız kaldık, hatta çocuklarımız hasta oldu. Karanlıkta, sular yok. Bazı komşularım neden Suriye’de kalmadınız diyor, niye savaşmadınız dediler. Çok kırıldık. Dışarı gittiğimizde çocuklarım anne Suriyeliyiz deme diyor. Suriyeliyiz demeye utanıyoruz. O kadar çok şey başımıza geldi ki Suriyeliyim demeye utanıyorum. Bir yere gidince Suriyeliyim dediğimde ev vermiyorlar. Birgün ev arıyordum, nereden olduğumu söylemedim, sokakta kalmıştık, biri kiraya vereceğini söyledi.. Artık ne kadar da olsa verecektik. Sonra eve gittik, nerelisin dediler, Suriye’denim deyince biz Suriyelilere vermeyiz dedi. Sebep dedim, öyle işte dedi? Sebep nedir, Biz ne yaptık? 7 yıldır buradayız bir şey yaptınız desinler. Şimdiye kadar da geri dönün diyorlar. Suriye’de de Kürt olduğumuz için ayrımcılık vardı. Sağlık ocağına gittiğimizde Kürt olduğumuzu öğrenince gönderiyorlardı. Şuan Suriye’yi altın yapsalar gitmem. Evlerim dükkanlarım var hepsi orda onların olsun ama gitmem. Kocam avukattı ama bir şey vermediler bize. Kürt olduğumuz için. Burada kendimi evimde hissediyorum. Burası benim babamın, dedemin toprakları, Ben buralıyım zaten, buranın vatandaşıyım. Sonradan suriyeye gittik. 90’larda köy boşaltmaları sırasında, bomba attılar, evimizi yaktılar biz de korktuk ve Suriye’ye geçtik. Suriye’de de evimiz yakıldı ve tekrar Türkiye’ye döndük.
Tanık: Yemek kaplarına pisliklerini yapmışlardı. Ve kaldırıp dolaba koymuşlardı… Şimdi benim aklım bin parça, nereye gideyim ne yapayım bilmiyorum…
Tanık: Çocuklarım okula gitmek istemiyor. Arkadaşlarımız öldürüldü diyorlar. Biz de öldürüleceğiz, okula gitmek boş geliyor onlara…
Tanık: Evimizin içinde uyuyamıyorduk, korkuyorduk, ağlıyorduk, çocuklarımız çok korktu. Bir sürü gözaltı oldu gözlerimle gördüm. Yaralılar çoktu, yaralı birini hastaneden alıp gözaltına götürdüler. Ölüler vardı tanıdıklarımız da vardı. Kafamızın üstünde casus gönderiyorlardı (drone). Polis giremiyordu evimize cesaret edemiyordu gençlik geldi kötü hiçbir şey yapmadı bizimleydiler. Polisler kurşun atıyorlardı bizi görseler öldürüyorlardı. Benim evimin önünde hamile bir kadını öldürdüler. Gözümle gördüm kanları merdivenden aktı komşumuzdu. Kocası eşinin kahrından evi yakacam diyordu, gitti burdan taşındılar. O hamile kadının hiçbir şeyden haberi yoktu öldürdüler. Çok korktuk yemek yiyemiyorduk üzüntüden boğazımızdan geçmiyordu. Silahların sesinden kulağım sağır olmuştu hala tam duyamıyorum. O sesler hala kafamda psikolojimiz bozuldu. Esir kalmıştık, doktor da yasaktı bize. Camın önüne yastık dizmiştik. Hamile komşularımız vardı ama doktora gidemiyorlardı. Çocuklar olaylardan akıllarını kaybettiler.
Yasaklardan sonra sinir oldu bende, eskisi gibi sabırlı ve sakin değilim o kadar kafam bozuluyor. Her şeyimiz bozuldu, mahallemiz bozuldu. Biz komşular aile gibiydik severdik birbirimizi dağıldık herkes başka bir yere gitti… Biz çıktıktan sonra evi yıktılar sonuna kadar kalmıştık sonunda çıktık
evimizi yıktılar bozdular eşyalarımızı yaktılar. Kimse bize yardım etmedi parti de bi kaç kere yardım etti devletin verdiklerini almıyorduk ama bazen açtık alıyorduk zaten bişey de vermiyorlardı yasaktan Mardin’e gittiğimiz zaman. Bize dediler çıkın, burdan anons ettiler. Dediler ‘çıkmazsanız evinizi başınıza yıkacaz hepinizi öldüreceğiz’ askeriye anons edince çocuklarım ağladı, öyle çıktık yoksa çıkmıyorduk.
Ailemde yaralı yok ama komşularımdan çok vardı. O günleri hatırladığım zaman çok üzülüyorum, korkuyorum gitsin bir daha gelmesin o günler diyorum. Pişman oldum keşke çıkmasaydık biz de toprağımızın üstünde dursaydık yerimizde çıkmasaydık diyorum. Utanıyorum çünkü evden çıktım. Eskisi gibi dışarı çıkamıyorum, uyuyamıyorum ilaç kullanıyorum yoksa uyuyamıyorum. Şekerim çıktı şekerim yoktu yasakta çıktı fıtıktan ameliyat oldum. Eskisi gibi hiçbir şey yapamıyorum hamur bile yoğuramıyorum.
Biz o güzel çocukları gördük, gençlerin hepsi gitti. Asla o günleri unutmam hepsi o toprağın altında. Bir sürü komşumuzun çocuğu şehit oldu çok güzeldiler gencecik. Devleti hiç affetmem belki korkudan affederim ama kalben, içten hiç affetmiyoruz sevmiyoruz. Çok yüreğimizi şişirdiler çok kahrolduk çocuklarımız öldü gencecik kızları öldürdüler. Mahallem zaten kalmamış içinde bir şeyim
de yok, olsa da gitmem zaten kiranı ödeceyeceğiz deseler de gitmem. O kadar gencecik çocuğu öldürdüler. Gidemem oraya o kadar gencin kanı var orda. Oğlumun arkadaşını gözümüzün önünde öldürdüler. Okula gidin diyorlardı, gidiyorlardı kurşun sıkıyorlardı bize. Çocuklarım bu yüzden okulunu kazanamadı. Mardin’den döndüğümde her yeri bozmuşlardı yıkmışlardı soğuk bir yere dönüşmüştü. Üzülüyorduk neden bizim yerimizi bozmuşlar diyorduk güzel olmamıştı kötüydü. Ama yine de rahatlamıştım seviniyordum dönünce. Bak ne kadar kötü yapmışlardı dümdüz olmuştu her yer insan kokusundan dayanılmazdı kan kokusu geliyordu. Ama yine de benim toprağımdı. Mardin zordu yabancılık zordu on adım öteye gitsen de zor kendi toprağın kendi yerin farklı. Bir çadır bile olsa Nusaybin’e gidecem Mardin’de kalmam diyordum.